Derler ki; Uhud Savaşı’nda müşriklerin attığı taşlarla; Sevgili Peygamberimiz’in alt dudağı yarılmış, bir dişi kırılmış ve miğferinin iki halkası kırılıp mübarek yanağına batmıştı… Ağzından ve yanağından kanlar akıyordu! Bu olay..
Derler ki;
Uhud Savaşı’nda müşriklerin attığı taşlarla; Sevgili Peygamberimiz’in alt dudağı yarılmış, bir dişi kırılmış ve miğferinin iki halkası kırılıp mübarek yanağına batmıştı…
Ağzından ve yanağından kanlar akıyordu!
Bu olay karşısında çılgına dönen sahabeler: “Ya Resûlallah! Müşriklere lânet et de, Allah onları kahretsin” dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz “Ben lânetçi olarak değil, ancak rahmet olarak gönderildim” buyurdular.
Böyle bir ortamda bile, lanet okumayan bir İslam Peygamberi…
Bütün bunlar nerede mi yazıyor?
Diyanet’in resmi web sitesinde… İsteyen buyursun baksın: (https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=16892).
Demek ki neymiş?
Lanet okumak: İslam’ın ruhuna ve Mümin’in karakterine aykırı bir şeymiş.
Ama gelin görün ki, Ayasofya’nın ibadete açılışında minberden lanet okuyan kişi: Türkiye’deki Diyanet’in Başkanı! Yani Türkiye’nin baş imamı!
Biz zannediyorduk ki, Ayasofya ibadete açıldı… Meğerse dibine kadar siyasete açılmış!
Peki, lanet okunan kim?
Üstü kapalı da olsa, öyle değildi dense bile, lanet okunan kişi: Atatürk…
Peki, Atatürk kim?
Ulu önderimiz, vatanımızın kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu…
Dahası?
O Atatürk var ya, işte o Atatürk; (adını yıllardır hiçbir camide andırtmayan ve şimdi de üstü kapalı olarak, kendisine lanet okuyan şahsın başında bulunduğu) T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurucusu.
İçinde yaşadığı Devlet’in ve dahi başında bulunduğu Diyanet’in kurucusuna lanet okuyan kişi, (güya) bir din adamı…
Bu din adamı kim?
FETÖ desem?
Vatikan desem?
FETÖ ve Vatikan’ın ortak projesi olan “Dinler Arası Diyalog Projesi” desem?
Dinlerarası diyalogla ilgili kitaplar yazan, çeviriler yapanlar kimlerdi desem?
Mesela, 15 Temmuz FETÖ darbesinin kilit ismi, Adil Öksüz’ün hocası kimdi desem?
Mesela, Vatikan’la içli dışlı olan Türkiye’li din adamları kimlerdir desem?
Dünün Dinler Arası Diyalog savunucusu ve bugünün dinlerarası çatışmalarını körükleyeni kimdir desem?
Anlayan anladı…
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana kulağının dibinde davulu patlatsan az.
İyi de, bütün bunların esas sebebi ne?
Bence zihniyet…
Türkiyedeki en temel sorun milli bilincin oluşturulamaması ve sağlıklı bir zihniyet ikliminin önüne, başta din olmak üzere, kullanışlı her türlü malzeme ile büyük bir set çekilmiş olmasıdır.
Parti ve cemaat çıkarları uğruna, samimiyetin ve namusun kurban edilmiş olmasıdır.
Alın size bir samimiyet testi:
Madem ki, samimisiniz…
Madem ki, ahde vefanız var.
Madem ki, vasiyete dokunan yanar ve lanete uğrar!
Buyrun o zaman:
Yıllardır, İş Bankası hisseleriyle ilgili Atatürk’ün vasiyetine aykırı işlem yapılmaya çalışılıyor!
Sayın Erbaş, Sayın Görmez; o zaman niye minbere çıkıp da bir kelime dahi etmediniz?
Dilinizi mi yuttunuz, yoksa ahlakınızı mı?
Şimdi Kurban Bayramı’nı kutlayacağız, öyle değil mi?
Zulmün karşısında Adaleti,
Yandaşlık karşısınca Liyakati,
Haksızlık karşısında Hak’kı kurban ettikten sonra,
Milleti; illet ve zillet diye ayırarak, milli birliği kurban ettikten sonra,
Mabetlere siyaseti buyur ederek ahlakı, Allahın evine protokolü sokarak eşitliği ve dahi, müminler arasına fitne ve fesat tohumları ekerek din kardeşliğini kurban ettikten sonra…
Kurban Bayramı’nı kutlasak ne olur, kutlamasak ne olur?
Sayın Erbaş, siz Ayasofya’yı açarken dediniz ki; “Ayasofya’nın ibadete açılması: Mescid-i Aksa ile yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır.”
İyi de, siz ve zihniyetiniz o kadar çok güzel şeyi kurban ettiniz ki; değil Ayasofya’yı, elinizde kılıç Mescid-i Aksa’yı bile açsanız, artk fayda etmez.
Çünkü Allah’ın lanetinden, asıl kurtulamayacak olanlar sizlersiniz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.