Gelibolu! Dünya tarihine ismini yazdırmış, hatta yazdırmakla kalmamış hiç çıkmayacak bir şekilde kazımış bir yer Gelibolu. Osmanlı’nın en önemli liman kentlerinden biri olmakla birlikte en büyük tersanesi burada kurulmuş. Öyle..
Gelibolu!
Dünya tarihine ismini yazdırmış, hatta yazdırmakla kalmamış hiç çıkmayacak bir şekilde kazımış bir yer Gelibolu.
Osmanlı’nın en önemli liman kentlerinden biri olmakla birlikte en büyük tersanesi burada kurulmuş. Öyle ki sayısız denizci yetişmiş bu topraklarda başta büyük Türk denizcisi Piri Reis olmak üzere.
Ama gelin görün ki tersaneleriyle ve denizcileriyle ünlü Gelibolu sıradan bir liman sorununu uzun yıllardan bu yana çözemiyor…
Gelibolulular büyük bir liman yapılmasını beklerken, Gelibolu’nun bu liman sayesinde yeniden eski günlerine dönmesini, yük gemilerinin yeniden bu yapılacak limana uğrayacağını, yük alacağını, yük boşaltacağını umarken, uzun yıllardır bunun hayalini kurarken bir de bakıyoruz tam aksine tezat bir uygulama ile Liman Başkanlığı kaldırılmış.
Gelibolu’da Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlanmaz oldu bir kaç senedir, bu nasıl iştir anlayan beri gelsin.
Gelibolu’nun bir başka sorunlu bölgesi de iskele. Yeni feribot iskelesi yapılamadığı için şehir içi trafik özellikle yaz aylarında bir felaket. Yapıldıydı, yapılacaktı, anlaşma yapıldı, projelendirildi söylentileri arasında yıllar akıp gidiyor ve Gelibolu insanı hiç hak etmediği bir çileyi ve keşmekeşi çekmeye devam ediyor ne yazık ki.
Gelibolu, ismini duyanlar için büyük bir özlem ama içinde yaşayanlar için maalesef sorunlarla dolu bir kent.
Bir terminali bile yok doğru dürüst hizmet verebilecek. Zaman zaman şahit oluyoruz aynı anda 4-5 otobüs girdiğinde terminal kilitleniyor, manevra yapmakta bir dert, girip çıkmakta.
Çok uzun yıllardan bu yana terminalin şehir dışına çıkarılacağı dilden dile dolaşır durur, her seçim döneminde adayların oy kapmak için sarıldığı önemli bir konudur, arada bir plan proje gösterilir, yeri şurası, planı bu denir, sonra yine uzun yıllar geçer aradan ortaya bir şey çıkmaz.
Seçilmiş belediye başkanları genellikle hükümetten yardım alamamaktan söz ederler, yapamadıkları işleri birilerine mal etmeye çalışırlar, sanırsınız seçilmeden önce bunu bilmezler yada bilmeden vaat ederler yapamayacakları şeyleri.
Gelibolu gibi 30 bin nüfuslu küçük bir ilçede bile son 20–25 yılda neler vaat etmedi ki seçime girenler. Son 20–25 yılda belediye başkan adaylarımızın seçildiği takdirde yapmaya söz verdiği ama seçildikten sonra yerine getirmediği vaatlerin sadece bir kaçını yazmaya kalksam yüzlerinin kızarmasına yeter ama ne gerek var, benim bildiklerimi zaten burada yaşayan herkes bir şekilde az çok biliyor.
Sorunlar bir tane değil ki, örneğin Gelibolu doğru dürüst bir pazar yerine bile sahip değil. Caddelerde, sokaklarda Pazar kuruluyor hala. Haftanın iki günü bazı cadde ve sokaklar kapatılıyor pazar kurulduğu için. Sabit bir pazar yeri yapmak çok mu zor, bunun maddi yükü gerçekten çok mu fazla? Bir Pazar yeri belirlemek ve hizmete açmak bir feribot iskelesi yapmak kadar, bir liman yapmak kadar, bir terminal yapmak kadar zor ve meşakkatli bir iş mi?
Bilemiyorum…
Gelibolu’ya Atatürk Kültür Merkezi açıldı, açılana kadar uzunca bir süreç geçti, çok şey yazıldı, konuşuldu ama sonunda gecikmeli de olsa bitirildi. Gelibolu bir kültür merkezine sahip olacağı için mutluydum, umutluydum ama gelin görün ki şimdi çay bahçesi olarak hizmet veriyor.
Bu mu yani demek geliyor içimden?
Ramazan ayında neredeyse her gün bir iftar yemeği düzenleyen, yada bir iftar yemeğine katılan vekillerimize ulaşmak neredeyse imkansız. Yakınımızda gibi görünseler de aslında çok uzaklar bizlere, yan yana olsak bile sorunlardan söz edilemez kendilerine. Seçilene kadar bizden birileridir onlar, seçildikten sonra bir anda her şey değişir. Burada şu parti, bu parti diye ayrım yapmak doğru değil, çünkü genelde böyledir bu işler.
Gelibolu Devlet Hastanesi’nin doktor eksiğiyle ilgili ulaştığım bir vekilimiz aylardır dönüş yapmadı maalesef.
Seçim zamanını bekliyor olsa gerek.
Hastanemiz zaten yetersiz ve küçük, zamanında 100 yataklı tam teşekküllü bir hastane yapılmasına karar verildiği yada verileceği zaman sırf siyasi düşüncelerinin esiri olarak karşı gelenler hatta bırakın şimdiki hastaneyi prefabrik bir hastane yapılmasını önerenler şimdi mutlu mu, huzurlu mu yada hafiften de olsa bir pişmanlık, bir utanma var mı merak ediyorum?
Evet Gelibolu Devlet Hastanesi maalesef küçük ve yetersiz yapıldı, buna rağmen bir de yeterli sayıda doktor ve sağlık elemanı yok. Kış aylarında 30 bin nüfusa bile yetersiz kalan, hem poliklinik hem de acil servis olarak yeterli bir seviyeye ulaşamayan Devlet Hastanesi yaz aylarında nüfusun 100 binlere ulaştığı zamanlarda hiç hizmet veremez duruma geliyor ne yazık ki?
Burada mevcut ekip fedakarca çalışsa ne olur ki, her yere yetişmelerine imkan yok ki. Doğum doktoru poliklinik sonrasında acil serviste hasta bakıyorsa bırakın kalanını konuşmaya bile gerek yok. Zaten yetersiz sayıda olan uzman doktorlar bir de acilde nöbete kalıyorlar ve doğal olarak ertesi gün poliklinik hizmeti veremiyorlar.
Gelibolu nüfusunun 3-4 kat arttığı yaz aylarında yıllık izine ayrılan doktorların yeri boş kalıyor, en kalabalık günlerde hastane de doktor kalmıyor, vatandaş geliyor geri dönüyor, hastane de bulunan 3-5 uzman doktor da akşamları ve hafta sonları maalesef ki acil serviste yeterli sayıda doktor olmadığı için nöbete kalıyorlar ve ertesi gün poliklinik hizmeti tamamen duruyor. Bir de haftanın belirli günlerinde ameliyatlar oldu mu, Devlet Hastanesi sıradan bir sağlık ocağına dönüşüyor.
Vatandaş öfkelenmiş, derdine çare bulamamış, hizmet alamamış inanın kimsenin umurunda değil. Vatandaş mağdur, vatandaş umutsuz, vatandaş şikayetçi, vatandaş öfkeli…
Olsun bizler iftar yemeğinde birlikte olalım, sahur yemeğinde birlikte olalım, asıl önemlisi de seçimler yaklaşıyor göz önünde olalım yeter. Mevlevihane de yemek var koşalım, Şehitlikte yemek var koşalım, iskele de kale burcu yanında yemek var koşalım, Fener de yemek var koşalım. Koşmayanları koşturalım yada taşıyalım. Tamam koşalım da, yaşam sadece yemek, içmek ve koşmak değil ki, bunun da farkına varalım.
Seçenler ve seçilenler olarak yerimizi iyi bilelim. Seçenler aynı zaman da seçilenleri seçtikleri için bir bakıma seçilenler de olduğuna göre daha yakın olmak gerekmez mi? Seçenler neden seçtiklerini, seçilenlerde neden seçildiklerini biliyorsa sorun yok. Ama bilmiyorlarsa ileri de problem çıkmaması için her zaman hatırlatmakta fayda var diye düşünüyor ve buradan yüksek sesle hatırlatıyorum.
Yönetmek mi, yönetilmek mi önemli olan.
Yani ipler kimin elinde, ona bakmak lazım öncelikle?
Hastane de doktor yokmuş bana ne, liman yetersizmiş bana ne, iskele yükü kaldıramıyormuş bana ne, kahvehaneler işsizlerle dolup taşıyormuş bana ne?
İşte bu vurdum duymazlık olduğu sürece, bana ne’ler çoğaldıkça hiçbir yerde hizmet alamayız.
Bir telefon gelir şurada yemek var diye, biz yine oraya koşar gideriz…
(Eski site okunma sayısı – 1221)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.