Gripin: Eczacı Necip Akar tarafından geliştirilen, yüzde yüz Türk yapımı ilk ağrı kesici ve ateş düşürücü ilacın ticari adıdır. Etkin maddesi parasetamoldür. Üretimine 1931 yılında başlanmıştır ve günümüzde Gripin İlaç..
Gripin: Eczacı Necip Akar tarafından geliştirilen, yüzde yüz Türk yapımı ilk ağrı kesici ve ateş düşürücü ilacın ticari adıdır. Etkin maddesi parasetamoldür. Üretimine 1931 yılında başlanmıştır ve günümüzde Gripin İlaç A.Ş. tarafından üretilmeye ve satılmaya devam edilmektedir.
Hoppalaaa…
GARİP’le Gripin’in ne alakası var diyeceksiniz?
Alakayı sona saklayalım. Çünkü ondan önce dile getirilecek öyle çok şey var ki, inanın dile getirmezsek insanlık ve ahlaki yönden çok GARİP olur.
Bütün siyasetlerini din ve GARİP’lerin üzerine kurdular.
“Kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olmaya geldik” dediler.
“Sessiz kitleler bizimle sesini bulmuş, kimsesizler bizimle kimine kavuşmuştur” dediler.
“Fakir fukara, GARİP gureba, işsiz, dul, yetim, öksüz sayısının her geçen gün daha azalmaya başladığı bir Türkiye’yi tesis etme azim ve kararlılığı içerisinde yarınlara yürüyeceğiz” dediler.
“Fakir fukara GARİP guraba hamdolsun bu dönemde umudunu farklı bir şekilde artık yenilemeye başlamıştır” dediler.
“Acaba nerede bir yoksulun, fakirin sesi gelecek? Acaba ne kadarına ulaşabildik? Bizim ölçümüz, kapısını çaldığımız vatandaşın sayısı ne kadar azalırsa o kadar iyi yoldayız” dediler.
Dediler de, hani “biz lafa değil, icraata bakarız” ya…
Peki, tam 20 yıllık iktidarları boyunca ülkeyi nereye getirdiler?
İşsizlik Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmadı mı?
Bütçe açığı alıp başını gitmedi mi?
Zirai üretim, hayvansal üretim çökmedi mi, sanayi üretimi durma noktasına gelmedi mi?
Üretim olmayınca ihracat da durmadı mı?
Makyajlı enflasyon bile %100’e dayanmadı mı?
Çarşı pazar hem cep hem yürek yakmıyor mu?
Tanzim satış mağazaları ve Tarım Kredi Kooperatifi Marketleriyle devletçi zihniyetten marketçi zihniyete evirilmedik mi? Millet kahrından ve çaresizliğinden gözyaşı dökerek ucuz ekmek kuyruklarında ve ucuz kıyma kuyruklarında bekleşmiyor mu?
Zeytinyağı ve Ayçiçek yağı, aynı sarı altın gibi değerli değil mi?
Siz deyin hele; Kiralar, elektrik ve doğalgaz faturaları kolay mı ödeniyor?
Karşılıksız çek ve senet olayları patlamadı mı?
Haciz dairelerinde kuyruklar oluşmuyor mu?
İsterseniz gidin ve parklarına bir göz atın, Yedieminler ağzına kadar dolu değil mi?
Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor musunuz, kullanmıyor musunuz?
“Bundan önce de Türkiye’de, Türk parasının değerini niye korunmadığı tartışılıyordu. ‘Paranın değerini korumuyorsunuz. Paramızı pul ettiniz’ deniyordu. Şimdi, paramız bir istikrar yakaladı. Değeri korunuyor. Diyorlar ki ‘Olmaz. Bunun değerini düşürmemiz lazım’. Niye düşüreceğiz? Daha çok borçlanalım diye mi? Fakir fukaraya daha çok zulmedilsin diye mi?” demişlerdi.
İyi de Türk lirası şimdi dünyanın en çok değer kaybeden parası durumunda. Kenya Şilini, Papua Yeni Gine Kina’sı, Cibuti Frangı, Fas Dirhem’i, Gana Cedi’si, Afgan Afgani’si ve Somali Şilin’i karşısında bile %100’e yakın değer kaybetmiş bir milli paradan bahsediyoruz.
Şimdi, Doların Avro’nun nereden nereye geldiğini görmüyor musunuz?
“Başarı halkın sesine kulak vermekte ve bu sese cevap vermektir. Halkın beklentilerini karşılamak ve bu beklentileri karşılamak suretiyle o mazlum fakir fukara, GARİP guraba insanımızın yüzüne tebessümü getirmektir” demişlerdi. Getirdiler de hani, acı bir tebessüm!
“Fakir fukaranın, GARİP gurabanın sofrasında olmaktan geri durmayın” dediler. Gerçekten de geri durmadılar. Çünkü 20 yıllık iktidarlarında en çok GARİP ve gurabanın üzerinden kazanç sağladılar.
“Yarınlarımızın nasıl oluşacağını hep düşündük, düşünüyoruz. Bu derdi dert edenler, bu ülkeye bir şey verebilir, dert etmeyenler veremez. Fildişi kulelerinden bu ülke yönetilmez” dediler. Gerçekten de fildişi kulelerinden değil ama 1000 küsur odalı saraylardan yönetiyorlar.
Hem de, Buckingham Sarayı’nın dört katı, Beyaz Saray’ın altı katı, Kremlin Sarayı’nın sekiz katı, Elysee Sarayı’nın 25 katı büyüklüğünde olan ve itibardan asla tasarruf edilmeyen saraylardan…
Peki, 1000 küsur odalı sarayların çarkı neyle dönüyor?
GARİBİN parasıyla!
Marmaris’teki 300 odalı yazlık sarayın, Ahlat’taki saray yavrusunun çarkı neyle dönüyor?
Yine GARİBİN parasıyla!
12-13 uçaklı saltanat filolarının ve uçan sarayların deposu neyle doluyor?
Hayatında hiç uçağa binmemiş ve böyle giderse de hiç binemeyecek olan GARİBİN parasıyla!
Her yıl harcama rekorları kıran örtülü ödenekler kimin parasından çıkıyor?
Tabi ki GARİBİN!
Geçmediği köprüye, girmediği tünele, uçmadığı havalimanına, görmediği otoyola “söke söke” para ödeyen kim?
GARİP…
O gözleri ışık saçan mucit Bakanımızın icat ettiği, o meşhur kur korumalı mevduatlar var ya… O mevduatların kur farkını yani ceremesini kim ödüyor?
GARİPLER…
Eğri oturup doğru konuşalım. Zaten GARİP guraba, bütün bunlardan dolayı GARİP guraba! Yandaş televizyon ve medya ile kuşatılarak ve dahi hayal dünyasında yaşatılarak gerçekleri görmesi, bilmesi ve bilinçlenmesi engellenen GARİP guraba… Ve tam da bu yüzden, önüne konulan her sandıkta, ampulün böğrüne “EVET” basan GARİP guraba…
Ne yazık ki, bu ülkede hala, pazar kalıntılarından sebze ve meyve toplamaya ve ekmeğini hala çöpten çıkarmaya çalışan insanlar var!
Kim bunlar?
GARİPler…
Tövbe yarabbi, fakat döndüler bir de “Fakir çalmasını bilmediği için fakirdir” dediler. Bıraksanız, sanki millete “Hırsızlık Kursu” açacaklardı.
Sanki bir Afrika ülkesiyiz, 21. Yüzyılda bu ülkede açlıktan çocuklar ölüyor!
Kim ölüyor?
GARİPler…
Hani büyük, itibarlı ve zengin ülkeyiz ya, yahu bu ülkede en düşük emekli maaşı asgari ücretin altında! Yoksulluk sınırının altında! Hatta ve hatta açlık sınırında!
Çağ atladığımız masalları anlatılan sağlık sistemi bile artık tamamen paralı olmaya doğru gidiyor. Parası çok olan basıyor parayı özel hastanede işini görüyor. Peki, GARİP ne yapıyor? Bir randevu için bile aylarca beklediği oluyor!
Ölme eşeğim ölme…
Fakir daha fakir zengin daha zengin olmadı mı?
İktidar için, bunlar GARİP babası diyorlar.
Siz hangi GARİP babasından bahsediyorsunuz?
GARİP başı dişi ağrıyınca ne yapıyordu?
GARİP, grip olduğunda ne yapıyordu?
Gidiyor 2.5 lira veriyor ve bir Gripin alıp başının çaresine bakıyordu. Kendisini tedavi edemese bile rahatlatıyordu.
Ama artık rahatlayamayacak!
Biliyorsunuz 8-10 gün önce ilaç fiyatlarına zam yapıldı. Yaklaşık yüzde 40! Zam gelmedik ilaç cinsi kalmadı. Yüzde 37 Şubat ayında, yüzde 25 de Temmuz ayında gelmişti, yıllık zam miktarı yüzde 102 eder.
Bu zamlar en çok kimi çökertir?
Tabi ki GARİBİ!
Gelelim Gripin’e;
İlaçlar içinde en çok zam neye geldi biliyor musunuz?
GARİBİN “Gripin”ine…
Zam oranı kaç
Tam yüzde 600!
Yani, 2,5 lira olan 1 adet Gripin şimdi tam 14 lira!
Deyin hele şimdi, GARİP grip olsun mu?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.