Vatansever subaylarımızı, bir bir fişlediler! Direnir gibi olanları, medyalarını da kullanarak fena halde dişlediler! Siz casussunuz dediler! Siz, fuhuş çetesi kurdunuz dediler! Balyozcu’sunuz dediler, Ergenekoncu’sunuz dediler… Allem edip, kallem edip..
Vatansever subaylarımızı, bir bir fişlediler!
Direnir gibi olanları, medyalarını da kullanarak fena halde dişlediler!
Siz casussunuz dediler!
Siz, fuhuş çetesi kurdunuz dediler!
Balyozcu’sunuz dediler, Ergenekoncu’sunuz dediler… Allem edip, kallem edip zindanlara tıktılar, yıllarca zindanlarda çürüttüler!!!
Şanlı Türk tarihinin en büyük destanlarından birinin adı olan Ergenekon’u, kendi uydurdukları bir terör örgütünün adıyla lekelediler!
Siz teröristsiniz dediler!
Kahraman Türk Ordusu’nun Komutanını, “Terör Örgütü Lideri” diye zindana tıktılar.
Ellerinden gelseydi, topunu birden asacaklardı!
“Allah’a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar.” dediler.
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dediler!
Şehitlerimize “Kelle”, Apo’ya “Sayın” dediler!
“Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor”, “Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor”, “Öcalan Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor”, “Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı seçti”, “Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı”, “PKK’nın kendine ait bayrağını elinde taşımak Öcalan’ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı”, “Öcalan ideolojik olarak gerçekten bir rehber, lider”, “Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan’ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?” dediler!
Orduyu kışlasına hapsedip, şerefsizleri üstü açık otobüslerde dolaştırdılar ve ““Güzel şeyler olacak” dediler!
Bütün bunlar olurken, “Biz bu davanın savcısıyız” dediler!
Güneydoğu’da PKK’nın tünel ve barikatlarına göz yumdular. Bunun bedelini ordumuz ödedi. En seçkin birliklerimizden, bir tabur kadar vatan evladını, hendek ve barikatlarda şehit verdik!
”Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis’i toplamayız” dediler!
Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkardılar!
Bebek katili Teröristbaşı’nın bölücü mektubunu yine TRT’den okuttular!
Türk Ordusu’nun en mahrem merkezine, Kozmik Oda’ya FETÖ’yü soktular! (Deşifre olan birçok isimsiz vatan evladının, dünyanın değişik yerlerinde infaz edilmelerine neden oldular. Askeri istihbarat yönünden, yıllara sâri çok değerli birikimler heba edilerek, ordu istihbaratı ciddi şekilde zayıflatılmış oldu)
Öyle bir algı oluşturdular ki, ne kadar vatansever subay, astsubay ve uzman varsa; hepsine vebalı gibi bakılmasını sağladılar!
Hiç utanmadan, karmal ve sarmal yapı haline geldikleri FETÖ’cüleri, Kahraman Türk Ordusu’nun kılcal damarlarına kadar, özenle yerleştirdiler!
Büyük Türk Milleti’ne ve Şanlı Türk Ordusu’na “15 Temmuz Rezaleti”ni yaşattılar!
Emir komuta hiyerarşisini yok ettiler, astın üste üstün asta güvenini berhava ettiler ve silah arkadaşlığını da mezara gömdüler!
“İkinci bir darbe girişimi olacak” şayiası çıkararak, Ordu’nun zırhlı ve paletli araçlarını emir vererek sabote ettirdiler! Bu gafilce icraat sonucu; Türk Ordusu’nun zırhlı ve paletli savunma gücünün en az yarısını (bir süreliğine) kaybettiği hesaplanmaktadır.
Kendi rezaletlerinin sonucu gelişen ihanet kalkışması nedeniyle; Emir verdiler, kendi uçaklarımıza kendi pistlerimizi bombalattılar! Etrafı düşmanlarla çevrili Türk Ordusu’ndaki muharip uçakların yarısına yakınını uçamaz hale getirdiler!
Hava Kuvvetleri’mize o kadar çok FETÖ’cü sızdırmışlardı ki, 15 Temmuz’un ardından yapılan ilk ayıklama sonucu, çok hazin bir tablo ortaya çıktı. Çünkü tarihte ilk defa, uçak sayımız pilot sayımızdan daha fazlaydı.
Yurt içinde ve yurt dışında, canı ve kanı pahasına savaşan Mehmetçiğin hayat damarlarını kestiler! Askeri hastaneleri kapattılar!
Dünyanın en kadim ordusu ve askeri sağlık sisteminin ilk kurucusu olan Türk ordusunu, askeri sağlık sisteminden mahrum bırakarak, Dünya’da askeri sağlık sistemine sahip olmayan tek ordu haline getirdiler.
Öyle ki, bugün Türk ordusu kadrolarında yer alan at ve köpeklerin dahi kendi hekimleri varken, çatışma bölgelerinde kan kaybından şehadete yürüyen Mehmetçiğin kendi hekimi yoktur!
Her şeye bir bahane bulup, Ordunun ne kadar değeri varsa bir bir yok ettiler!
Harp okullarını kapattılar!
Askeri liseleri kapattılar!
Sınıf okullarını kapattılar!
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nü kapattılar!
Ordunun göz bebeği olan Harp Akademileri’ni kapattılar! Ordunun stratejisini belirleyen Kurmaylık Sistemi yok ettiler!
Güya, yerine bir Milli Savunma Üniversitesi Kurdular, başına da sırf yandaşlık adına, askerliğin a’sından bile habersiz bir tarihçiyi getirdiler.
Yedek astsubaylık diye bir statü icat ederek, orduya adeta yeni bir kumpas daha kurdular!
Irak’ın ve Suriye’nin durumu ortadayken, Barzani-PKK-PYD koalisyonu yaklaşık 120.000 kişilik kuvvete ulaşarak, modern harp teçhizatlarıyla da desteklenerek iyice güçlendirilmiş vaziyetteyken; ABD Irak, Suriye, Afganistan ve Akdeniz’de güçlenmeye devam ediyorken… Üstelik ABD, Romanya’ya, Bulgaristan’a ve Yunanistan’a yığınak yapıyorken (İnanmayan gidip baksın Novo Selo, Graf, Bezmer ve Aytos üslerinde kim var, Dedeağaç’ta, Girit’te kim var?), tam 17 adamızı işgal altında tutan Yunanistan pusuda beklerken!!!
Bunlar ne yaptılar?
Çıkardıkları Askeralma Kanunu ile, aynı Balkan Harbi’nin hemen öncesinde, Osmanlı’nın Ermeni Dışişleri Bakanı Gabriel Noradunkyan’ın yaptığı gibi Ordu’nun yarısını terhis ettiler!
Temel askerlik eğitimini 1 aya, askerlik süresini de sadece 6 aya indirdiler!
Yani?
Tecrübeli subayları, astsubayları emekli, tecrübeli askerleri de terhis ettiler!
Ordumuza en büyük rezaleti yaşatan FETÖ’ye “Gel bu hasret bitsin” dediler ve FETÖ ne istediyse hepsini de verdiler!
Önce: Askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde, “Amerika’ya nota verelim”diyenlere “Ne notası veriyorsun, müzik notası mı?” dediler. Sonra: Reza Zarrab Amerika’da tutuklanınca Amerika’ya iki nota birden verdiler.
Ordunun en stratejik kurumlarından biri olan Adapazarı Arifiye Tank ve Palet Fabrikasını Katar’a sattılar!
Sonra CHP’li bir milletvekili çıktı ve (AKP’ye karşı Türk Ordusu’nu savunurken, Ordu’nun Tank ve Palet Fabrikası’nın Katar’a satışını eleştirmek için) “Devletin ordusu Katar’a satılmış” lafını kullandı.
Aynı milletvekili, aynı programda; Tank Palet Fabrikası’nın Ordu’nun bir parçası olduğunu, Devlet’in Ordusu satılmış derken bu fabrikanın satışını kastettiğini söylese de, kıyamet koptu.
“Devlet’in Ordusu Katar’a satılmış” sözü “Satılmış Ordu”ya çevrilerek fırtınalar koparıldı.
Gözlerinde, Reza Zarrap kadar bile değeri olmayan Ordu, ne olduysa birden değere bindi…
Orduya HAKARET dediler…
Her nedense daha önceki eylem ve söylemlerde sağıra yatmış gibi duran yargı birden uyandı. Orduya hakaret davaları açıldı.
Osman Öcalan TRT’ye çıkarıldığında hiç gıkı çıkmayan RTÜK bu kez arslan kesildi ve ilgili kanala 5 kez yayını durdurma cezası verildi.
Art arda soruşturmalar açıldı. Art arda kınamalar ve tepki açıklamaları yapıldı.
Vatansever subaylar zindanlara tıkılırken ve en mahrem kozmik odalara girilirken; gıkı bile çıkmayan bazı paşalar bile seslerini yükselttiler.
Sanki Türkiye’nin başka hiçbir gündemi yokmuş gibi, günlerdir “HAKARET”i konuşuyoruz.
Diyelim ki, CHP’li vekil Ordumuza hakaret etti!
Elbette, gereği neyse yapılsın.
Peki ya, sizin söyledikleriniz ve sizin yaptıklarınız ne olacak?
Onlara ne diyeceğiz?
Hakaret mi?
Yoksa, çok daha ötesi mi?
Gaflet mi?
Dalalet mi?
Cinayet mi?
Yoksa ihanet mi?
Deyin hele?
Sizin yaptıklarınıza ne diyeceğiz?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.