19 Mayıs Üzerine… Yakın tarihimizde öyle tezat ve öyle sıradışı olaylar yaşanmıştır ki, insan “neredeeen nereye?” demeden edemiyor. Ve tabi ki yaşananları anlamaktan ve idrak edebilmekten uzak cahilleri de anlamak..
19 Mayıs Üzerine…
Yakın tarihimizde öyle tezat ve öyle sıradışı olaylar yaşanmıştır ki, insan “neredeeen nereye?” demeden edemiyor.
Ve tabi ki yaşananları anlamaktan ve idrak edebilmekten uzak cahilleri de anlamak mümkün değil.
Hele ki, büyük bir Türk mucizesini gerçekleştirerek, milletine haysiyetli bir bağımsızlıkla birlikte, yeni bir devlet hediye edenlere duyulan kini, garazı ve düşmanlığı anlamlandırabilmek hiç mümkün değil.
Böylesine bir kin ve düşmanlık; olsa olsa, içimizdeki kanıbozukların ve ancak Yunan kılıç artıklarının yapabileceği bir iş olabilir.
Hadi, 19 Mayıs 1919’dan öncesini ve sonrasını, olayların bir numaralı tanığı Ebedi Başkomutanımız Atatürk’ün ağzından dinleyelim.
Önce öncesine bakalım. Atatürk diyor ki:
Tarih 19 Mayıs 1919 “Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta.
Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak.
Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Türk ordusu her tarafta zedelenmiş, Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…
Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan (Yahudi, Ermeni, Rum) azınlıklar (ve diğer yıkıcı/bölücü/hain unsurlar) gizli veya açıktan açığa, kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye ve devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.”
Şimdi de sonrasına bakalım.
Büyük Taarruzdan hemen sonra (yine Atatürk’ün ağzından): “Ordularımız İzmir’i ve Bursa’yı zaferle kurtardı.
Asya imparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın savaş meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanları ile kumanda kurulları günlerden beri TBMM hükümetinin savaş esiri bulunuyorlar…
Düşmanın başkumandan atadığı General Trikopis, umutsuzca savaştıktan ve her kurtuluş çaresini denedikten sonra sonuçta, emrindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilen artıklarıyla teslim oldu.
Batı fabrikalarının çelik zırhlarıyla kapanarak (istila için Anadolu’ya gönderilen) büyük Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürülerden ibaret kaldı!”
İşte böyle…
Gündüzle gece gibi, cennetle cehennem gibi, yaşamla ölüm gibi…
Ve esaretle özgürlük gibi…
İşte 19 Mayıs ile başlayan süreç bunun için çok önemli.
Çünkü, Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, 19 Mayıs 1919’da başlayan Türk milletinin şahlanış sürecinde;
* Türk’e diş bileyenlerin kanlı dişleri sökülmüş,
* Türk’e karşı kılıç sallayanların zalim kolları kırılmış,
* Türk’ü esir etmek için kullanılan çelik zincirler koparılmış,
* Türk’e vurulmak istenen esaret prangaları parçalanmış
* Ve Anadolu, Türk’ü mezara gömmek isteyenlerin mezarı yapılmıştır!
O 19 Mayıs ki; zifiri karanlıklar içinde bir umut ışığı arayan mazlum Türk milleti için, Samsun’a çıkışıyla birlikte büyük bir meşale ve hatta hürriyet güneşi haline gelen ve milletinin kalbinde adeta bayraklaşan Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan dünyanın en zorlu mücadelesinin sonucunda kazanılan parlak bir zaferin, yeni bir devletle taçlandırıldığı müthiş bir sonun başlangıcını oluşturmuştur.
19 Mayıs, hürriyete açılan ebediyetin kapısıdır.
19 Mayıs, Anadolu’nun Türk’e tescillenen son tapusudur.
Ve 19 Mayıs;
* Trikopisleri esir eden,
* Düşmanlarına Anadolu’yu mezar eden
* Ve Türk evlatlarına Türk yurdunu gülzar eden güzel bir sonun başlangıcıdır.
Bu güzel sona bizleri ulaştıran bütün vatan kahramanlarına şükran, minnet ve selamlar olsun,
Türk vatanı daim, Türklük ebedi olsun.
Çeşitli bahaneler üreterek; bu güzel sonu gölgelemeye ve her fırsatta milli bayramlarımızı yasaklamaya veya önemsizleştirmeye çalışanlar, hatta ve hatta Türk’ün adını bile silmeye yeltenen milliyetsizler ise; dilerim ki, her iki cihanda kahrolsunlar!
Aynı Trikopisler gibi, onlar da belalarını yine Büyük Türk Milleti’nden bulsunlar!
Bir gemi yürür herşey değişir ve bir güneş doğar her yer aydınlanır…
Tan yeri ağarırken Tanrı Dağı’ndan,
Dönecek, Türk’ün makûs devranı…
Türklük kurtulurken fitne ağından,
Şafakla yürüyecek, kutlu kervanı…
Büyük Türk Milletinin “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” Kutlu Olsun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.