Ne devlet yönetme ciddiyeti kaldı, ne de devlet adamlığı basireti! Hani derler ya, “Konuştukça Batıyor”! Halimiz işte tam da bu… Dolar ve Avro tarihin en yüksek zirvelerine çıkmış, zirvelerden zirve..
Ne devlet yönetme ciddiyeti kaldı, ne de devlet adamlığı basireti!
Hani derler ya, “Konuştukça Batıyor”!
Halimiz işte tam da bu…
Dolar ve Avro tarihin en yüksek zirvelerine çıkmış, zirvelerden zirve beğenmeye ve dahi Türk parasını PUL, Türk insanını da KUL etmeye devam ediyor!
Bırakın Sırp’ı, Bulgar’ı; Cibuti, Kenya, Gine ve Gana gibi, elinde mızrak götünde yaprakla gezenler dâhil, aklınıza ne gelirse bütün ülkelerin paraları Türk Lirasına karşı değer kazanıyor, bırakın değer kazanmayı adeta üzerinde tepiniyor!
Böyle bir zamanda insan ne bekler?
Sükûnet, empati, güven veren bir duruş, birleştirici ve bütünleştirici temkinli ve itidalli cümleler…
Hepsinden çok daha önemlisi ocağımıza düşen yangını söndürecek ortak akıl ve tedbir…
Ama ne gezer!
Nasıl bir inat ve nasıl bir inatlaşmaymış ki, buna rağmen devletin en tepesi; adeta yangına körükle gider gibi davranmaya, yangını bile isteye harlamaya, kendisi gibi düşünmeyenleri horlamaya ve bütün devlet teamüllerini zorlamaya devam ediyor.
Ekonomilerde piyasaların çok hızlı yükselmesi de, çok hızlı düşmesi de istikrarsızlık yaratır. Çünkü anormal bir şekilde yükselen piyasa da, düşen piyasa da vatandaşı aynı bir yıldırım gibi çarpar, büyük kayıplara neden olur ve nihayetinde işyerlerini kapattırır, iflasları arttırır, aileleri dağıtır ve nice ocakları söndürür.
Zannederim ki, toplum olarak nasıl bir felakete doğru sürüklenmekte olduğumuzun, tam olarak farkında değiliz.
Geçmiş krizler tarihi de bize çok açık olarak göstermektedir ki, ekonomik kriz demek sadece ekonomik kriz demek değildir.
Ekonomik krizlerde önce dirlik, sonra da birlik gider!
Nasıl mı?
Dirlik gidince ne olur?
Neler gitmez ki!
Sağlık gider, aylık gider, varlık gider, iş, aş, huzur ve mutluluk gider!
Yokluk, yoksulluk, sıkıntı, üzüntü, kıtlık ve çaresizlik baş gösterir!
Unutmayın, çaresiz insan en tehlikeli insandır!
Ne ahlak kalır, ne ar, ne namus, ne de vicdan!
Her türlü merdiven altı üretim artar, sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık, gasp, insan ticareti, organ ticareti, uyuşturucu ticareti, rüşvet, kumar ve fuhuş artar!
Bütün bunlar artarken; insanlar arasındaki dostluk, güven, komşuluk, sevgi, saygı, birlik ve beraberlik duyguları ile devlet otoritesi, adalet, inanç, örf, adet ve ananeler gibi toplumda düzenin temeli sayılan ulvi değerlerin hepsi birer birer zayıflayarak güç kaybeder!
Bütün bunların kaybı ise kaos ortamını doğurur!
Kaos ortamı ise dış güçlerin en çok sevdikleri ortamdır!
Neden?
Çünkü onlara müdahale etme, yani kaos içerisindeki o ülkeye çökme imkânı verir!
Yeni değil, başta baş şeytan Amerika olmak üzere, zaten yıllardır böyle bir müdahalenin hazırlığını yapıyorlar!
Bırakın normal hazırlığı, adamlar yıllardır sınırlarımızda askeri yığınak yapıyorlar!
Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Suriye ve Irak Amerika’nın yıllardır planlı olarak sınırlarımızda askeri yığınağını arttırdığı ülkeler; İngiltere ise Kıbrıs’taki varlığını arttırmaya devam ediyor. İsrail, İngiltere ve Amerika üçlüsünün başını çektiği şer koalisyonu yıllardır Akdeniz’de ülkemize karşı şeytanca tuzaklar kurmakta!
Son yıllarda artarak devam eden bu devasa yığınak; emin olun ki, Türk milleti açısından hiç de hayra alamet değildir.
Tam da böyle bir zamanda, iç cephemizin güçlendirilmesi, birlik ve beraberliğimizin arttırılması, ordumuzun her yönden güçlendirilmesi ve milli güç unsurlarımızın tamamının bütün kurumlarımızla birlikte tahkim edilmesi gerekmez mi?
Gerekir elbet…
Fakat yaşayarak gözlemlediğimiz acı gerçekler; ne yazık ki, tam tersi gelişmelere işaret ediyor!
Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, devlet gücünü kullanan bir hükümetin; adeta bir spekülatör gibi davrandığını ve piyasaları bile isteye manipüle ettiğini görüyoruz!
Normalde devletten bilgi sızar mı?
Dönekler ve hainler içimizde değilse çok zor.
Fakat sızıyor işte, Katar’la yapılan swap anlaşmasındaki dolar kuru 22TL diye nasıl sızıyor? Bu anlaşma ya gerçek, ya da vatandaşın zihninde doların 22 TL’ye kadar çıkacağı algısını yerleştirmek ve piyasayı hızlı yükselmeye sevk edecek kirli bir algı operasyonu!
Sonrasında ise ne kadar allanıp pullansa da tam tersi söylem ve eylemler… Sert bir düşüş…
İnsan düşünmeden ve sorgulamadan edemiyor. Bilerek ve istenilerek yapıldığı açıkça görülen bu manipülasyonlar neticesinde, acaba ne kadar yandaş ve kandaş zengin edildi?
Veya iddia edilen arka kapı döviz satışlarıyla, millete mali yönden nasıl bir kazık atıldı?
Diğer yandan, daha önceki en büyük fon kaynakları olan büyükşehir belediyelerini kaybeden AKP, bu manipülasyonlarla acaba başta muhalif kesim olmak üzere, bilgi sızıntısı ağına dâhil olmayan gariban vatandaşı soyup soğana çevirerek, yandaş kodamanlar üzerinden sağladığı büyük parasal vurgunu, önümüzdeki seçim dönemini fonlamak için mi kullanacak?
Bu bağlamda; 3, 6, 9 veya 12 aylık kur garantili TL mevduat hesabı yöntemi ve bu yöntem üzerinden yürütülen algı yönetimi, AKP’ye sadece biraz daha zaman kazandırma amaçlı mıdır?
Yani AKP açısından kazanılacak bu zamanın en uygun yerinde sürpriz bir erken seçim mi vardır?
Söylentiler, iddialar ve ihtimaller baya çeşitli…
Ama neresinden baksanız rezalet!
Siz Hükümet’in en başı olarak her gün ekranlara çıkacak ve dövizin yükselmesine hizmet edecek spekülatif açıklamalar yapacaksınız, bir de NAS söylemlerinizle ortaya dinle karışık bir kokteyl sunacaksınız, her fırsatta faize karşıyım dediğiniz halde, en sonunda kur farkı ödemesi adı altında faizin şahını getireceksiniz!
Üstelik bu kur farkı ödemesini de; bankada parası olmayan fakir fukaranın ödediği vergilerden toparlayarak, bankada parası olan zengin ve kodamanlarınızı milletin parasından fonlamak üzerine kurgulayacaksınız! (Ki yapılan bu düzenleme Anayasamızın eşitlik ilkesine temelden aykırı olduğu için ilerde mutlaka mahkeme salonlarına taşınacak bir konudur.)
Hükümet gibi düşünmeyen bütün kurum ve kuruluşları hedef alarak hakaretler edecek, Devlet gücünü de kullanarak tehdit edecek, ezmeye ve sindirmeye çalışacaksınız!
Sırf tabanınızı tutabilmek adına kutuplaşmayı daha da harlayacaksınız!
Neresinden tutsanız pis kokular geliyor, neresinden baksanız eşitsizliğe, haksızlığa, adaletsizliğe, güvensizliğe, kayıplara, yıkıma ve en nihayetinde kaos ortamının oluşmasına hizmet eden garip bir durum ortaya çıkıyor.
Önce kaos…
Peki ya sonrası ne?
Sakın ola ki, kurgulanan büyük planın amacı: Önce Kaos, Sonra İşgal olmasın?
Olmaz ya…
Yine de, “ben Türk’üm” diyen herkes hazırlığını, böyle bir planı boşa çıkarmak üzerine yapmalıdır.
Çünkü unutulmamalıdır ki, adına Anadolu denen bu coğrafya: Uyuyan, uyuklayan, gaflet ve dalalete düşen bütün milletleri kolayca tarihe gömer!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.