Olaylar, olaylar, olaylar… Bitmek bilmeyen, biteviye devam eden. Bizi bizden eden. Her sabah neşeyle kalkıp umutla güne başladığımız ama travmaların bir türlü bitmediği bitemediği, enerjimizin hep aşağı çekildiği bir dönemden..
Olaylar, olaylar, olaylar…
Bitmek bilmeyen, biteviye devam eden. Bizi bizden eden. Her sabah neşeyle kalkıp umutla güne başladığımız ama travmaların bir türlü bitmediği bitemediği, enerjimizin hep aşağı çekildiği bir dönemden geçiyoruz yine milletçe.
Sınavlar, hem de en ağırından yaşanıyor memleketimizde. Soma’daki faciayla aslında ölen sadece maden işçileri değildi. Biz yaşadığımızı sanan milyonlarca insan da öldü oradaki insanlarla, gençlerle beraber. Ne hayatlar bitti, ne gençler gitti, ne ocaklar söndü, ciğerimiz yandı. Onlar en güzel makama yerleşti.
Ya biz? Yaşadığını sanan bizler ne yapabildik? Onlara ağlayıp, durumlarına üzülmekten, arkalarından dua göndermekten başka?
Bir süre sonra bu konu da tıpkı 1999 depremi gibi hatırlanacak sadece. Çözüm üretmekten aciz, hala birlik ve beraberlikte olamadığımız, bu bilinci bir türlü idrak edemediğimiz sürece felaket tellallığı gibi olmasın ama daha pek çok olay cereyan etmeye devam edecek ne yazık ki.
Dün deprem, bugün Soma, yarın ne yaşanır Allah bilir. Silkelenmeye devam ediyoruz, sarsılıyoruz, kendimize gelmemiz bekleniyor bizden. Ama hala farkında değiliz, yaşanılanlardan ders çıkarmamaya inatla direniyoruz toplum olarak.
Duygusal bir milletiz ya, duygularımızla hareket ediyoruz. Aklı bir türlü geçiremiyoruz duygularımızın önüne. Sonuçta da hep birlikte çöküyoruz.
Tedbirsizlik, para hırsı, çıkarcılık, adam sendecilik almış başını gitmiş. Herkes kendi menfaatini düşünür olmuş. Koltuk sevdası, iktidar hırsı kör etmiş gözlerimizi. Vicdanı da yolda bırakmışız. Şekle takılıp kalmışız. Fabrika ayarlarına geri dönmek lazım deyim yerindeyse. İnsan olgusunun ne kadar kıymetli olduğunun farkına varmamız lazım. İnsanlara dokunmak, onları dinlemek lazım. Herkesi sevgiyle kucaklamak, kendilerinin ne kadar değerli olduklarını hissettirmek lazım.
Etrafımızdaki pek çok insan bırakın alttan almayı birbirine haddini bildirmek peşinde. Aslında en büyük kötülüğü böylece kendilerine yaptıklarının da farkında değil. Kinle nefretle öfkeyle hiçbir sorunun çözülemeyeceğini idrak edemiyoruz. Sevgiyle, merhametle, vicdan sahibi olmakla, hoşgörüyle çözülemeyecek hiçbir sorun yok, bilemiyoruz.
Hastalıklarımız bile sevgisizlikten. Mesela guatr hastalığı çok kişide görülen bir rahatsızlık. Başlıca sebebi, kendini ifade edememek, söylemek istediklerini söyleyememek.
Düzen öyle müthiş kurulmuş ki, ama bu düzeni insanoğlu bozmak için elinden geleni yapıyor. Doğasına aykırı davranıyor. Bakın son yıllarda insanlarda görülen panik atak, depresyon gibi rahatsızlıklar ülkemizde % 160 artmış. Neden sevgisizlik, yaşanan tüm negatif olaylar.
Lütfen sevgili arkadaşlar, dostlar, tüm insanlar, birbirinize sevginizi vermekten imtina etmeyin. Yeterince zor zamanlar yaşıyoruz, hayatı zorlaştırmayın kimseye. Bu hayatın tekrarı yok. Üç günlük şu dünyada sevelim, sevilelim, hoş yaşayalım hayatı, alınması gereken dersleri alarak.
İnanın hayat kin, nefret, öfke duyacak kadar uzun değil. Sevgiyle çözümler üretebildiğimiz sağlıklı bireyler olmak için çaba sarf edelim. Eğer birey olarak bizler sağlıklı olursak toplumumuz da sağlıklı bir toplum olur. Her şey bizim elimizde. Umarım, memleketimiz bir daha Soma olayı gibi bir felakete maruz kalmaz.
Sevgiyle…