Son Dakika: Çanakkale Teknopark Anadolu’da Yine Zirvede *** Biga’da Uyuşturucu Operasyonu Yapıldı *** CHP’li Güneşhan: “Deprem Bölgesinde Eğitim Büyük Sorun!” *** Gazetecilerden İl Genel Meclisi Başkanı’na Ziyaret *** 101 Anne Yüzlerce Öğrenci İle Buluştu *** WhatsApp Haber Hattı: 05437951277

Son Tüyü Nereye Diktiler?

Hani derler ya, “aynası iştir kişinin lafa bakılmaz”… Gerçekten çok doğru bir tespit. Mesela, iktidara geldiklerinde ilk icraatlarından birisi, Vatansever bir akademisyen ve çok değerli bir tarihçi olan Yusuf Halaçoğlu’nu,..

Son Tüyü Nereye Diktiler?
Yayınlanma: 404 Okuma

Hani derler ya, “aynası iştir kişinin lafa bakılmaz”…
Gerçekten çok doğru bir tespit.
Mesela, iktidara geldiklerinde ilk icraatlarından birisi, Vatansever bir akademisyen ve çok değerli bir tarihçi olan Yusuf Halaçoğlu’nu, Türk Tarih Kurumu’nun başından almak oldu!
İktidara geldikleri günden beri, bazı sıkıntılı ve buhranlı dönemler hariç olmak üzere; Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine ve Türklüğe olan garazlarını hiç gizlemediler!
“Ulus Devlet ile hesaplaşma zamanı geldi!” dediler!
Barzani ve Talabani gibi ne kadar Türk düşmanı varsa, hepsiyle can kuş oldular!
“Türk milliyetçiliğini ayaklarımızın altına alıyoruz!” dediler.
T.C.’yi indirdiler, Türk adını maden suyu şişelerinden bile sildirdiler!
1000 odalı saraylarını bile getirip Atatürk Orman Çiftliği’nin tam da göbeğine oturttular. Adını beğenmiyorlar ya onu da değiştirip Beştepe yaptılar. Zannım odur ki, sırf milli kimliği yok olsun diye, bu çiftliğin tam 37.000 metrekaresini de ABD’ye sattılar.
Çok uzun bir süre Türk demediler!
Türk demediler ki’ Atatürk diyebilsinler… Zora ki Gazi dediler, Mustafa Kemal dediler, fakat bir türlü Atatürk diyemediler.
Atatürk’ten ve onun ortaya koyduğu değerlerden o kadar çok nefret ettiler ki, başta “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü olmak üzere, birçok vecizesini yerlerinden zevkle indirdiler!
Bütün milli bayramlarda; ya oraları buraları ağrıdı, ya da her fırsatı değerlendirerek, alenen veya zımnen hemen yasağı yapıştırdılar.
Derken, Başkomutanımız Atatürk’e ve Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye “iki ayyaş” dediler!
Nefretleri o kadar derindi ki; “aslında Türk ırkı diye bir ırk yoktur”, “milliyetçilik bir mikroptur” diyen, “Atatürk’ten “bu adam” diye bahseden ve Terörist Başı Öcalan’ın Türk Ordusu’nda paşa yapılmasını bile teklif eden, Mümtazer Türköne gibi bir Atatürk düşmanı FETÖ’cüyü, sanki başka hiç kimse kalmamış gibi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun Yönetim ve Yüksek Danışma Kurulu üyeliğine getirdiler!
Baktılar olmuyor, tepkiler çığ gibi…
Strateji gereği, bir adım geri…
Peki, pes mi ettiler?
Tabi ki hayır!
Atatürk’ün vasiyeti gereği Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na fon sağlayan İş Bankası hisselerini gözlerine kestirdiler!
O da olmadı (şimdilik).
Ama daha beterini yaptılar.
Çünkü nasıl olsa mühür onlardaydı, mührü elinde tutan da sultan…
Kaşla göz arasında “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Destekleme Yönetmeliği ve Ödül Yönetmeliği”ni yürürlükten kaldırdılar!
Oysa Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu: Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılâpları, Türk kültürü, Türk tarihi ve Türk dili gibi konularla ilgili yapılan araştırma, proje, yüksek lisans ve doktora çalışmalarına fon sağlıyordu.
Yönetmeliği kaldırarak, akademik yönden Atatürkçü çalışma ve çabaları güçsüz ve ışıksız bırakmak istediler!
Hani sık sık “durmak yok yola devam” diyorlar ya…
İnanın ki hiç durmuyorlar!
Tarih 24 Nisan 2020 idi.
Daha dün…
Henüz bir gün önce, biraz buruk da olsa, Atatürk ve dava arkadaşlarının milletimize hediyesi olan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı hep birlikte balkonlarımızdan coşkuyla kutlamıştık.
Bir bakıma ulu önderimize; cumhuriyetimize, devletimize, milliyetimize, bayrağımıza, istiklalimize, istikbalimize, dilimize, tarihimize ve onun bizlere bıraktığı emanetlere sahip çıktığımızı göstermiş ve bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğimize dair söz vermiştik.
Peki, 24 Nisan’da ne oldu?
Nasıl ki, her seferinde toplum başka bir gündeme odaklanmışken, birçok şeyi oldubittiye getiriyorlar ya…
Nasıl ki, başka hiçbir zaman kalmamış gibi, Koronavirüs ortalığı kasıp kavururken, Kanal İstanbul’u ihale ettiler ya…
Nasıl ki, başka hiç bir yer kalmamış gibi, Atatürk Havalimanı’nın pistlerinin tam da üzerine, aynı tüy diker gibi sahra hastanesi yapmaya başladılar ya…
İşte 24 Nisan’da da böyle bir şey yaptılar.
Tahmin edeceğinizi hiç sanmam.
Ne mi yaptılar?
Şu meşhur Ensar Vakfı var ya…
İşte o Ensar Vakfı’nın Yöneticisi olan Ahmet Yaramış’ı Türk Tarih Kurumu’nun başına getirdiler!!!
Anladınız mı şimdi, son tüyü nereye diktiler?
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana sazın sapı az.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.