Geçtiğimiz hafta, gündeme düşen bir haber ciddi bir tramva yaşamımıza sebep oldu toplum olarak.. Eğitimci bir annenin, iki aylık bebeğini evde yalnız bırakarak tatile gitmesi ve dokuz günlük tatil neticesinde..
Geçtiğimiz hafta, gündeme düşen bir haber ciddi bir tramva yaşamımıza sebep oldu toplum olarak..
Eğitimci bir annenin, iki aylık bebeğini evde yalnız bırakarak tatile gitmesi ve dokuz günlük tatil neticesinde döndüğünde bebeğin hayatını kaybettiği gerçeği hepimizi derinden sarstı..
İlk tepkiler öncelikle anne olan kadınlardan geldi.. Sonrasında ise toplumun her kesimi tepki gösterdi bu vahim ve dramatik olaya.. Gözlerimize ve kulaklarımıza inanmakta zorluk çektiğimiz hadise karşısında kimimiz çok sert tepki gösterdi, kimimiz hakaret içerikli sözlü ve yazılı basında hatta sosyal medyada tepkilerini dile getirdi..
Uzun zamandır kadın konusunu yazmak istiyordum.. Sanıyorum, bu vakıa toplumda olduğu gibi KADIN konusuna öncelik vermem gerekliliğini gösterdi bana da..
O kadar geniş bir yelpazesi var ki bu konunun.. Nereden başlamak gerektiğini de açıkçası bulmakta zorlanıyorum.. Sanıyorum bir kadın olarak, bu güne kadar yaşadıklarım, gözlemlediklerim ve okuduklarım bu yazıya şekil verecektir..
Anlatılmaya, yazılmaya başlanıldığı takdirde sayfalar dolusu herkesin bu konuyla alakalı söyleyecek pek çok düşüncesinin de olduğunu biliyorum.. Bu anlamda yazının altına yorumlar atarak sizler de düşüncelerinizi belirtirseniz mutluluk duyacağım.. Çünkü toplumda konuşulmayan, görmezden gelinen hadiseler bir süre sonra neredeyse infial yaratabiliyor.. Ne kadar çok konular konuşulur ve istişareler artarsa farkında olsak da olmasak da bir şekilde eğitiliyoruz.. Bakış açılarımız değişiyor.. İnsanoğlunun kulaktan beslendiği gerçeği doğruluk kazanıyor..
Büyüklerimiz, bir kız çocuğu doğduğunda dört duvar ağlarmış diye bir atasözü söylerler.. Galiba ne yaşayacaklarını bir kız evlatlarının kestiremediklerinden söylemişler bu sözü.. İşte bu düşüncede olan bir toplum içerisinde gözlerinizi açıyorsunuz bu dünyaya kız çocuğu olarak.. Pembe kıyafetlerle, pembe odalarda, pembe hayalleri olsun diye yetiştiriliyorsunuz.. Yani elinizden geldiği kadar anne baba olarak sarıp sarmalıyorsunuz koruma altına alıyorsunuz biricik kızınızı.. Büyüdükçe, kız çocuğu doğası gereği cilveler yaptıkça ona bağımlılığınız artarken ve sevginiz, iç güdüsel olarak onu koruma dürtünüz de artıyor..
Ve ayıp kavramını ister istemez bilinç altınızda olduğu için onun da bilincinin altına yerleştiriyorsunuz.. Sen kızsın, erkeklerle oynayamazsın, kızlar öyle davranmaz, kız çocuğu böyle yapmaz vs.. gerçekliğiyle o modda yetiştiriyorsunuz çocuğunuzu.. Oysa anlatmıyoruz çocuğumuza.. Açıklama yapmıyoruz.. Kız çocuğunun ne kadar değerli olduğunu biz bile bilmiyoruz..
Yaradan kız çocuğunu kendi esması içerisindeki Rahim sıfatıyla yaratmıştır.. Yani ona en büyük esmalarından olan üretebilen, dünyaya getiren adını vererek lütfetmiştir aslında, tenezzül etmiştir.. Sevgiden var olmuş bir kız çocuğuna bir de doğurganlık yetisi verilmiştir.. İçgüdüsel olarak kız çocukları bebeklerle oynar.. Bebeğine bir anne şefkati gösterir, yedirir, içirir, uyutur oyuncak bebeğini.. Hatta eğer ablaysa bu davranışlarını kendinden küçük kardeşlerine gösterir.. Sizin ona gösterdiğiniz tepkileri o da ya oyuncağına, ya da kardeşlerine gösterir..
Yani bir nevi sizi taklit eder.. Sizin gibi şefkat gösterir ya da sizin kendisine gösterdiğiniz tepkiyi gösterir.. Büyümeye başladıkça, rolünü iyi öğrenmesi için annesine ev işlerinde yardım etmesi beklenir.. Ve bu misyonla yetiştirilir..
Hatta kız çocukları daha ziyadesiyle korkutularak yetiştirilir.. Çok acı ama gerçek bu.. Erkeklerden korkutulur en çok da.. Ve her erkek arkadaşının ona bir kötülük yapabileceği endişesini taşır yine bilinç altında.. Gençlik çağlarında yakınlık duyduğu, bir şeyler hissettiği erkek arkadaşını anlatamaz ailesine.. Bastırır duygularını.. Çünkü bu durumu paylaştığı vakit tepki alacağını bilir ailesinden ve yakın çevresinden.. Gerektiğinde sözlü ve fiziksel şiddet görebileceğini bilir.. Böyle yetiştirilen bir kız çocuğu geleceği hakkında nasıl doğru karar verebilir..
Oturup ellerimizin arasına kafamızı alarak düşünmemiz gereken çok önemli bir husus bence bu … Hem de çok önemli bir husus.. Gelecek nesilleri yetiştiren, onlara şekil veren KADIN’dır.. Onun içindir ki, kız çocuklarını yetiştirirken, onların sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine her anlamda özen göstermeliyiz toplum olarak.. Unutmayalım ki, onlar yarının inşaasını gerçekleştirecek nesiller yetiştirecekler..
Dolayısıyla, karşılaştığımız olayları değerlendirirken, olayın gerçekleşmesini sağlayan koşulları da dikkate almalıyız..
Son olarak, bu davranışta bulunan eğitimci bir insanın, aslında ne kadar da eğitilemediğini görmek sanıyorum bu konunun vehametini gösterecektir bizlere..
Sevgilerimle…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.